31 Temmuz 2010 Cumartesi

tatlı rüyalar

aslında çok uykum var ama ben yinede bekledim belki sen uyumamışsın-dır diye.
ama görünen o ki  uyumuşsun.. o zaman benimde (seninle konuşmak için senin msn e girmeni) beklememe gerek yok sanırım. bende uyuyayım.
iyi geceler tatlı rüyalar


rüyanda beni gör emi 




Rouge

çocuk

Karşımda oturan kişi bana soğuk soğuk bakan ciddi adam mı? Yoksa içini bildiğim gülümseyen çocuk mu tam kestiremedim.
Karar vermek hiç bu kadar zor olmamıştı biri hakkında...
Benimde içimde bi çocuk vardı farkındaydım. Fazla heyecanlıydı, fazla meraklı ama tatlıydı, saftı ve her şeye rağmen yaşıyordu...
Şimdi merak ettiğim şey senin içinde ki çocuk nerede?
Kim aldı onu senden? Sen mi verdin onu başkalarına.. yada bıraktın bir kaldırım taşında otururken baktı arkadan ama sen görmedin, çünkü arkana bakmadan gittin, kim bilir? ...
Geri al onu... Çünkü kendine sorup çıkmazlara sürüklendiğin çoğu sorunun cevabı onda...


rouge

27 Temmuz 2010 Salı

İst-an-bul

Vapurda bi kadınla tanıştım...
Eşi İngiliz kendisi Türkiye'de doğmuş ama Almanya'da büyümüş ondan Türkiye'yi pek fazla hatırlamıyor... 
İstanbul ada ikinci gelişiymiş. Sohbet ettik baya çok tatlıydı "ben Türk'üm, pasaportum Alman, eşim İngiliz" dedi. Hayatla geçtiği dalgalar, denizin dalgalarından daha hoş geldi ne yalan söyleyeyim...
Vapurdan inene kadar konuştuk.
Aklımda kalan ve her zaman aklımda kalacak bi cümlesi vardı "İstanbul çok güzel ve çok konuşkan bir şehir aslında. O kadar güzel şeyler anlatıyor ki sana bilemezsin... Tabi eğer onu dinlemeyi bilirsen..."


İstanbul'un bana bir şeyler fısıldadığını duydum eve dönerken...


"Aradığını elbet bulacaksın bir gün. Yeter ki sen sadece arama, aradığın şeyi gönülden iste..." dedi.


Gönülden istedim aradım ve buldum seni.
Peki sen benim misin şimdi?


rouge

26 Temmuz 2010 Pazartesi

gidersen

gidersen bana da bir dengini yolla..


jehan barbur

rouge

kalp atışım 99 çıktı.

Cumhuriyet

Osmanlıydın yada gözümde...
Çöktün bittin dağıldın ama şimdi cumhuriyet kurdun <3

rouge

25 Temmuz 2010 Pazar

osmanlı

düşündüm de benim gözümde Osmanlı gibisin
Önce tanıştık ve Kuruldun
Sonra konuştuk, buluştuk ve Yükseldin
hep konuştun ve Durakladın
konuşmadın bile ve Geriledin
ve şuan uzaklaştım senden evet artık yoksun çünkü Dağıldın...

rouge

daha onyedi-y-MİŞ

17 ye 17 gün....







rouge

23 Temmuz 2010 Cuma

ağla☽


yeni güne uyanırken hala göz kapaklarım da bir gariplik var gözlerim kuru hissediyorum..
ve normale dönmesi için yapmam gerek tek şey ağlamak diye biliyorum...
neden çok olunca kötü olan şeyleri düzeltmek için yaparsın güya
gözün kuru olmuş yada yalnızsın..
ikisi ayrı olay ama çözüm ortak aslında
gerçek şu ki her gece ağlayınca yoruyor bakma...
sonuç: sen sakın çözümü sessizce ağlamakta arama yada sessizce ağlarken arama




rouge

aslında

herşey çok basit aslında... sevmek, reddedilmek, vazgeçmek...
düşündüm öyle... insanlara değer biçmek falan...
üzüldüm baya
sonra dedim "bana da lanet olsun dünyayada
cidden boş ve anlamsız aslında....



Rouge

16 Temmuz 2010 Cuma

Şaşkın!

Şaşkınım. Şaşkınlığımı gizlemek içinde uğraşacak değilimde...
Sadece ağzımda çıkan kelime "peki" oldu. Kabullenmek aslında zor olsa da, bazı şeyleri kabul etmek zorundayız. Aslında kimse hiç bir şeyi kabul ettiremez sana yada bana, ee hep öyle dedik sonuçta. "Zorunda olmak" yoktur hayatında...
Büyük lokma ye büyük konuşma....
Şimdi senin durumunu kabul etmek "zorunda olduğum için" kabul ediyorum. Geriye dönüp savaşmakta var ama yeniliceğini bile bile savaş açmak karşı tarafa çok saçma... Belki güçlendikten sonra kim bilir?

rouge

6 Temmuz 2010 Salı

İstanbul'da çocuk

uykusu geldi İstanbul'un, söndürdü kandillerini yedi tepe.
ince uzun bir sokağın arasından aydınlattı çocuğun yüzünü batan güneş.
çocuk gördü acıyı, tatlıyı, umudu, umutsuzluğu...
gördü her şeyin bir anda var olduğu şehri... 
korktu yumdu gözlerini ince uzun bir sokağın duvarına.
düşündü, ben neyim diye..
hangi duygusuyum İstanbul'un
hangisi bulmuştu beni bugün?
dün içimde umut vardı
bugün acı dolu bakışlarım...
hangi duydusuyum ben İstanbul'un
bu karmaşada hangisi beni bulur?
attı bi adım, açtı gözlerini ince uzun bir sokağın duvarında
taştan yollarında yürüdü sokağın 
ve
uykusu geldi İstanbul'un, söndürdü kandillerini yedi tepe.

Rouge

5 Temmuz 2010 Pazartesi

nahoş

hazırlanıp evden çıkmam sadece dakikalar sürdü bu sefer, saatler birbirini hızlıca kovalarken...yaz ve hava sıcak sadece hafif bi rüzgar var insanın içine işleyen. ne güzeldir böyle havalarda yürümek yalnız başına... biraz yürüdüm... sonra biraz daha.. yorulmuştum artık ,takatimin kalmadığını farkettim bir adım daha atmaya... oturdum kaldırıma ,sadece karşımda duran bi sokak lambası aydınlatıyordu içinde yaşadığım karanlık ve ıssız dünyayı...

oturdum bi kaç dakika soluklandım... etrafıma baktım upuzun binalar vardı çevremi saran, tıpkı küçükken ayıp birşey yaptığında başında duran yaşlı teyzeler gibi...
hiç birine cevap vermedim ... yada veremedim...
çünkü yorgundu dudaklarım, gözlerim,mimiklerim... kendimi anlatmaktan yıllar sonra yorulacağım aklıma gelmezdi ama yoruldum..


ve burda bitti öldüm ben
çünkü yokum artık bu dünyada
gözlerimi yumdum bu tatlı nahoş dünyaya
elveda...


rouge


gözümden damlayan yaşlar sen olsaydın eğer günler boyunca ağlardım gitmen için


3 Temmuz 2010 Cumartesi

güneş yüzüme vurup uyandırdığında beni

Özlem ne garip birşeydir...? Her an, her şeyi özleyebilir insan... Ben seni özlemeyi seçtim bu sabah, güneş yüzüme vurup uyandırdığında beni. Önce derin bir nefes aldım ve kokunu özledim, sonra pikemi örttüm üzerime sarılmanı, konuşan insanları duydum sesini, gülümsedim gülümsemeni ve kalktım yatağımdan seninle uyumayı özledim. Sen ise çok uzaklardaydın, güneş yüzüme vurup uyandırdığında beni...

Rouge

1 Temmuz 2010 Perşembe

Le Petit Prince


rouge

kıskanç.

kıskançlık ne garip birşeydir. sırf anlamasın diye severmiş gibi yaparsın yada yüzüne gülersin arkasından konuşursun. ya senin içinde geçerliyse bunlar rahatsız olmaz mısın? peki konuştuğun nedir arkalarından? sende olmayanlar mı... ama aklında bulunsun konuşarak tamamlayamazsın eksiklerini uygulamalısın da.. ne diyeyim ki sana ben? en uygunu şu sanırım" bi yerden başlamalısın" yoksa kıskanan taraf hep sen olursun kıskanılan değil.
e o zaman bi yerden başlamalısın artık :)
Rouge

dedem'e

Tanrıya dua ediyorum şuan, yanımda olman için...
Anlatacak o kadar şey var ki.
Gökyüzünün beni içine çekmesini o kadar çok diledim ki... 
Bulutlar acır oldu halime.
Ama biliyorum ki aslında biliyorsun, yaşadıklarımı görüyorsun...
Belkide kendi kendine yorum yapıyorsun yada yapmam gerekenleri söylüyorsun kim bilir?....
Duymaya o kadar ihtiyacım var ki sesini...
Bir kere bana "torunum" dediğini duymak için yanına gelebilirim, o kadar çok özledim...
Sonsuza kadar yanında kalabilirim arkamda bıraktıklarımı bilerek, belki de üzülerek.
Ancak biliyorum ki senin yanındayken duyduğum bu huzur, dünyada ki huzura değiştirilemez.
Ne annem sarıldığında bana duyabilirim bu huzuru,
Nede babam gülümsediğinde bana...
Gökyüzünün beni içine çekmesini bu kadar çok isteyeceğim aklıma gelmezdi...
Ben istiyorum, sadece bir kaç kelimelik bi sohbet için...
Özledim seni, hemde çok... 
Düşün, bulutlar acır oldu halime...

Rouge 

kelebeklerim öldü

Kelebeklerim öldü
bir öğle vaktinde
Artık uçmuyorlar içimde
hissetmiyorum kanatlarını
kim bilir...
belkide öyle gerektiği içindir...
Kelebeklerim öldü
bir öğle vaktinde 
Artık uçmuyorlar içimde
mutsuzum,umutsuzum
ve huzursuzum son saatlerde
kim bilir...
belkide öyle gerektiği içindir...

Rouge