25 Eylül 2010 Cumartesi

develer tellal iken

evvel zaman içinde, kalbur saman içinde
develer tellal iken, pireler berber iken çok güzel bir ülkede,
çok güzel bir prenses yaşarmış.
birde çok yakışıklı bir prens varmış.
fakat günün birinde prens kaybolmuş.
vede haber salmışlar dört bir yana prensi bulana bin bir minnet diye...

rouge

23 Eylül 2010 Perşembe

18 Eylül 2010 Cumartesi

ŞAKA MI BU?????
sitemliyim evet.
ÇOCUK  gibi davranıp sosyal paylaşım sitelerindeki izleme yada arkadaşlık gibi şeyleri PAT diye bitirmekte nedir yahu.
madem bu kadar takıyorsun adam gibi konuş dimi??!!!
yada takmıyorsun. o zaman takıyorum DEME!


(kızım sana söylüyorum gelinim sen anla muhabbetinden anlaması dileğiyle)


rouge

13 Eylül 2010 Pazartesi

yeni sayfa


benim bir ajandam vardır..
içinde buraya yazdıklarım ve daha fazlası var.
fark ettim de duygularımı fazlasıyla abartıyorum.
sanki sadece ben sevdim.
sanki sadece ben çamura battım. yoo. hiçte öyle değil.
ajandam bitti. son sayfalarına bunları yazdım ve 
fark ettim.
yalnız değilim, abartmama gerek yok. zaten şu sıralar istesem de abartamıyorum .sanırım buna büyümek deniyor.

merhaba ben büyüdüm.
ve şimdi önümde bomboş sayfaları olan yeni bi ajandam var
kapağını açtım ve yazmaya başlıyorum. artık dertler başka..

rouge

12 Eylül 2010 Pazar

yüz-yüze

evde var mıydın yok muydun
bilmiyordum
sadece geçerken uğramak istedim
belki görürdüm, 
sesinin duyardım
en azından 
bastığın zile basmıştım


neyse 
bu kadar acıklı duygu yeter
unutmadın umarım
yüz yüze konuşacaklarımız var


yüz yüze demişken.
o kadar zor ki sana bakarken konuşmak
eğer sen kapıyı açsaydın konuşabilir miydim bilmiyorum


bu arada fark ettim de bilmediğim çok şey var.
fakat ne gariptir, ben bildiklerimden korkuyorum.


rouge


büyüdüğümde çok güçlü olacağım
ve onlar bana özgürlük diyecek
 tıpkı dalgalanan bir bayrak gibi

      
                                         bordeaux

9 Eylül 2010 Perşembe

o

hanım hanımcıktı.
dudakları küçük 
gözleri zeytin
saçları uzun.
hikayenin başladığı yerdi
ablaydı, anneydi 
herşeydi.

rouge

8 Eylül 2010 Çarşamba

den-g


ve sustum.
sonsuza kadar mı bilmiyorum.
süre "bir müddet".
belkide en iyisi budur bilemiyorum.
"bir müddet" konuşmayarak kafamızı toparlayacağız. (en azından benim "bir müddet" susmaktan-konuşmamaktan anladığım bu. yada ben böyle anlamak istiyor da olabilirim).
dengesiz ruh halimin sayende dengeli olacağını düşünmem ne acı.
oysaki yaklaşık bir sene önce öğrenmiştim, kendinden fazla birine değer verirsen dengen bozulur.
nedeni de şudur ki;
sen değer verirken, sana değer verilmemesi.
karşıda ki fazla değerleri olurken, senin değersiz olman.
bilemiyorum. dedim ya olmayan dengem bozuldu. denge kurabilenle aşk olsun mümkünse. bu sefer bende mutlu olurum belki.
kim bilir?
mutlu olmasam bile alışmaya başlıyorum sanırım dengesizliğime.

rouge

7 Eylül 2010 Salı

etekteki taşlar

üç kişiydik.
içkilerin yanında bide eteklerimizde taşıdığımız taşlar duruyordu masada.
yorulmuştuk.
içimizde tutmaktan. 
unutmaktan.
yağmur başladı ruhumun arındığını hissederken biri geldi ve yağmurun gösterdiği sevgiyi engelledi.
belkide ortam namüsaitti sevgiye ulaşmam için, bende yardım ettim.
ve döndüm masaya.
çok sevdiğim iki kişi duruyordu karşımda ama bunaldım. 
insan değer verirken bile bunalıyor ne yalan söyleyeyim.
herhangi bir bahaneyle kalktığım masaya geri dönmem on dakikamı almıştı.
bu on dakikada ise benim yapabileceğim tek şey bi sigara yakıp çok uzak bir masada kendime sorular sormaktı. 
sordum.
ama cevaplamam için yalnız olmam gerekirdi. fakat yalnız değildim.
sulu sepkin sevgimi engelleyen vardı karşımda. 
o yüzü nasıl unutabilirdim ki?
kalktım karşısına oturdum. 
ön yargılı ve meraklıydım.
nerden bilebilirdim ki ruhunun benim gibi olduğunu?
sohbet ettik. sevdiğim iki kişiyi fazla yalnız bıraktığımı fark ettim ve kalktım.
döndüm masama.
uykum vardı. yorgundum.
sanırım konuşulan konular vede alkolün etkisi vardı üzerimde.
konuştuk. artık birbirimize karşı "daha" dürüsttük. dürüst değildik. birbirimizi kırmamak için düşüncelerimizi dışarı vururken, birbirimizi kandırabiliyorduk.
sıkıldım. wc ye gitme bahanesiyle kalktım. yüzüme bi su vurdum.
masama geri dönerken yine karşılaştık. gülümsedik. yanında bi arkadaşı vardı. onunla ilgilenmedim. yardıma ihtiyacı olduğu belliydi yardım ettim. yukarı çıktım.
masama oturduğumda konuyu dağıttım. sıkılmıştım.
ciddiyet beni yoruyor bunu farkettim.
çünkü içimden gelmiyor.
en azından o an için ben ciddiyet istemiyordum.
o beni bunaltan sonra mutlu eden yarı ciddi günden geriye kalan sadece kabarık bi hesaptı.
bi de tabi hesabı ödediğimiz, sohbet ettiğim kişi.
tesadüflere ve kadere inananlardanım. eğer yardım etmeseydim sevgiyi engellemesine şuan hala boğuşuyor olurdum dertlerimle.
hayatıma hoş geldin.

rouge



sorgu.

sorgudaydım.
haritası olmayan yollar üzerinde giderken motorumla, hız limitini aşmışım.
kimliği belli olmayan birine çarpmış, ağır yaralamışım.
yüzünü gördüğümde dehşet içindeydi ruhum.
çünkü karşımdaki duran beden benimdi.
ve benim hayatım basitti.
basite indirgenmişken hayatlar, zorluklarla karşılaşınca ortalık hep karışıyor.
yada akışını bozan şeylerle.
tam bu bozukluğa alışıyor derken, arada bir eski düzenine baktığında yenisi kıskanır ve atar seni üzerinden. Sonuç: o seni atarken üzerinden, sen hız limitini aşmışsındır ve çarpmışsındır kendine.

belkide daha iyidir kendi kendini yaralamak.
bir başkası yüzünden yaralanmaktansa.


rouge

peki

Bi kaç paket sigara, bide şarabım olsa başka bir şey istemem bu gece için. Belki bi de sen.
Duygular karma karışık, duygular düğüm.
Hangimiz çözecek peki? Bu kadar adım atmışken.  Hatta koşarken, adımlarımızı sayamaz iken, sıra kimde nasıl bileceğiz?
Yada bilemeyeceğiz ve böyle sürecek bu suskunluk, küskünlük.
Okuyorsan yazdıklarımı sorarım sana ister miydin sende böyle olmasını?
Cevabın evetse zaten ilgilenme, takma kafana.
Ama cevabın hayırsa "hoşçakal" deme.

Şimdi senden her zaman dediğin gibi "peki" demeni bekliyorum.
Hadi bıyıklı çocuk "peki" de...

rouge

6 Eylül 2010 Pazartesi

son.


ve bardağı taşıran son damla süzülürken ben sadece izliyordum..

rouge

denizde anahtar var

çok ama çok sinirliyim.
çünkü sen kapalı bir kutusun
kilit vurulmuş ve anahtarı denize atılmış
o anahtarı denize atanı bulunca
soğuk ellerimle ensesine dokunacağım
okyanus kadar soğuk ellerimde
iki büklüm olur belki
sonra da kalır öylece.

rouge

masallardaki bulut bu işte.

mühim değil

Ne yaptım biliyor musun? Daha çok şarkı söyledim. Sigaraya yeniden başladım. Alışveriş yaptım gereksiz.
Ne yaptım biliyor musun? Bol bol seyahat ettim. Hatta yalnızlık çektim. Pişman oldum, kimseye söylemedim.
Yani sustum genelde. Bazende gülümsedim nazikçe.Dinlemediğim belli olmasın diye.

Bitti buraya kadarmış dedim. Unuttum bile dedim. Avuttum kendimi sözde. Ama yinede akıyor gözyaşlarım. Islatıyor yastığımı. Seni özlediğim gecelerde...


beni anlatan şarkıymış meğerse.


rouge 

5 Eylül 2010 Pazar

İyi uykular hoş hava, sessiz sokak ve kol saatim.
rouge
(üzerime pikemi çekip uyumayı özlemişim)

tatile çıksanıza bi

bazen bi ovada olmak istiyorum, tek bi ağaç olsun sırtımı dayayabileceğim
başka hiç bir şey, hiç kimse olmasın.
bazen dünyada sadece ben kalayım istiyorum, tüm insanlar bi yere tatile gitsin ve ben tek başıma kalayım dünyada..

(ayrıca aklıma gelmişken söyleyeyim. msn yada facebook gibi kişilerle sohbet edilen yerlerde ":D" ifadesini kişi gerçekte gülmese bile kullanmıyor mu sinir oluyorum. peki ben yapmıyor muyum? evet gülmesem hatta melankoliden kusma noktasına gelmişken bile ":D" ifadesini kullanıyorum. çünkü bi ara gerçekten güldüğümde kullanıyordum bu seferde karşımda ki ona karşı küs olduğu sanıyor. ne garip yahu.)

rouge

biri yirmi yedi geçerken

saat biri yirmi yedi dakika geçerken 
üzerimde hırkam, ayaklarımda botlarım vede polar eşofmanım ile sahilde oturmak istiyorum.
"bak çayım sigaram her şeyim tamam" derken yanıma birisinin oturmasını sohbet etmeyi, sonrada çimlere uzanıp uyumak istiyorum..
içimi ürperten rüzgarlarıyla hayran olduğum havada, evde yatağımın üzerine oturmuş, rüzgarı hissetmek için kafamı camdan dışarı çıkartmak zorunda olmam hiçte hoş değil. en azından benim hoşuma gitmiyor..

tek bildiğim sahilde sabahlamak ne güzeldir.. bi de yanında müzik çaların varsa, yada ondan daha güzel bir seçenek olan konuşabileceğin biri...
işte o zaman terk edilmiş o sahil, dünyanın en güzel yeri olur..
en azından benim için.

rouge

ça-ça-çay

balkonda yağmur yağarken çay sefası yapmak paha biçilemez.

bir küçük kızın masalı


Tanrı, çok sevdiği meleklerinden birini almış 
yeryüzündeki küçük kızın.
Çok zaman sonra
aldığı meleğin yerine birini bahşetmiş,
onunla sonsuzluğa gidebilecek bir melek.
Sonra Tanrı demiş gökyüzündeki meleğe:
"Eğer sende istersen, 
yeryüzünden bir melek bahşediyorum sana.
Seninle sonsuzluğa gidebilecek bir melek."
Melek sormuş Tanrıya:
"Ölümsüz müyüz yer yüzünde?" diye.
Tanrı cevap vermiş meleğe:
"Ölümlü olacaksın ama meleğin sana ölümsüz duygular verecek
siz yeryüzünden kanatlanıp uçsanız bile gökyüzüne
duygularınız kalacak yeryüzünde."
melek gökyüzünden inmiş yeryüzüne
meleği sanmış birçok ölümlü duyguların sahibini
inancı kalmamış Tanrı'yada duygulara da 
kaybolmuş hiç tanımadığı dünya dedikleri bu yerde
meleğini buldu sanmış 
ama sadece sanmış
birçok kez yanılmış
asılında ölümsüz duyguları verecek olan
meleği onun yanından geçerken


Sonra demiş kendi kendine...:
"Ölümsüz sandığımız duygular 
Aslında ölümlü müdür..
Birbirleri için yaratılmış meleklerin, 
Birbirlerini bulmaları birer masal mıdır?


Rouge

3 Eylül 2010 Cuma

yaptıklarımı ve yaşadıklarımı düşününce boşa kürek çektiğime inandırıyorum kendimi.


hepsi boşunaydı sanırım .. :/ kendime acıdım.

rouge
veee bundan sonra napıyoruz? ilgilenmiyoruz. neden? çünkü ilgilendikçe yoruluyoruz. yorgunluğa son diyor gözlerinizden öpüyorum!

1 Eylül 2010 Çarşamba

bazı insanlar uyuduğunda tatlı rüya görür.


rouge

saçma









sabah sabahın dokuzu
güneş yüzüme vurdu uyandırdı beni
kedi gibi kıvrıldım yatağımda
başucumda ki saat ve hediye ettiğin kitap, çağırıyor beni sokaklara.
doğruldum
oturdum yatağımda. 
ayağım basar soğuk mermere, 
içim ürperir, 
tüylerim diken diken...

rouge


kum torbası

Karşımda bi kum torbası var ve o sensin hayalimde. Çılgınlar gibi yumrukluyorum. Tüm hırsımı çıkartmak istiyorum çünkü. Mutsuz geçen tüm günlerimin hıncını. Aklıma takıldığın için yapamadığım tüm şeyler için. Senin yüzünden tutamadığım sözler, söylediğim yalanlar için...
Karşımda bi kum torbası var ve o sensin hayalimde. Şuan karşımda duruyor. Ve ben sadece bakıyorum içimde parçalamak gelse de.

Senden nefret ediyorum. tokat atmak, yumruklamak istiyorum karnını, tekme atmak bacaklarına... Ama işte yapamıyorum. Karşıma geçtiğinde, konuştuğumda seninle hıncımı alamıyorum yalanların, sözlerin. günlerin... Çünkü bi umut var içimde.. Söz veripte tutacakmışsın gibi... Yada beni mutlu edeceğin günler olacak diye.. Peki sorarım sana. Bunları bana verecek misin?

rouge