29 Ekim 2010 Cuma

uyku tutmaz

hani olur ya bazen
uyku tutmaz
bakarsın tavana
düşünürsün
sonra ne düşündüğünü unutursun

unutursun dünü
bugünü
yarını

hani olur ya bazen
uyku tutmaz
candan bakarsın dışarı
hava soğuk
rüzgarın ıslığı gelir kulağına

sonra duymazsın
rüzgarı
sessizliği
kendini

hani olur ya bazen
uyku tutmaz işte...

rouge

27 Ekim 2010 Çarşamba

.

ve etrafımda bu kadar olay olurken benim diyebildiğim tek şey
"uykum var" dı....

rouge

24 Ekim 2010 Pazar

bir, iki ve 3 numara

gerçekten sevdiğim üç adamın ikisini, sevgilisiyle mutlu mesut görmüştüm.
sadece geriye bir tanesi kalmıştı mutluydum. kısmet olmamıştı.
şimdi bugün onuda göreceğim. çok garip bi duygu. zamanında emek harcadığın sevdiğin insanların senin onlara yaptığın şeyleri başkalarına yaparken görmek... yada bir başkasına aşık aşık baktığına şahit olmak.
gariptir.
şimdi aynanın karşısına geçeceğim kırmızımtırak rujumu süreceğim. kirpiklerime de siyah rimelimi ve yeni sevgilisi olan boya küpü kızın yanına gideceğim... sadece o ve o kız olmayacak yanımızda... çok kalabalık olacak ve ben içimdeki "sinirli rouge"u ortaya çıkarmamak için sürekli insanlara gülümseyeceğim. hatta hayatım çok mükemmelmiş gibi espriler patlatacağım arka arkaya. ve ortamda ne kadar erkek varsa hepsi bi anlık olsa bile beni kesecek.
bunların hepsi varsayım. olmayabilir de. ama olsa bile sen bunların hiç biriyle ilgilenmeyeceksin ve diğer erkekler gibi davranmayacaksın. kim bilir belki de sadece gülümsersin. alaycı yada özlem dolu. kim bilir.
tek bildiğim yazmak istedim yazdım. 3 numara bekle beni sana pis pis bakıp, etrafa neşe saçmaya geliyorum.

(ayrıca şu sürekli bahsettiğim ahmak varya bu o değil bu başka biri... ama yinede son sevdiğim insan olmasa bile koyuyo be.)


rouge

bir kadın-bir erkek.

rouge

23 Ekim 2010 Cumartesi

"kodlanmış" anılar

Her insan için bir şeyi yada bir şeyleri kodluyorum kendi beynimde.
Bu iyi mi yoksa kötü mü ben de bilmiyorum.
Mesela geçmişte pekte iyi olaylar yaşamadığım bi insan mfö ile kodlanmıştı. Bide metal müzik (ne alaka ama ikisi) Her neyse bunun içindir ki ne mfö nün belirli şarkılarını dinleyebiliyorum nede müzik kanalında çıkan metal müzikleri (hoş fazla sevmezdim zaten.)
Çocukken çok iyi günler geçirdiğim ama şuan küs olduğum çocukluk arkadaşımla çok fazla evcilik oynadığım içindir ki; Kuzenimi oyalamak için bile olsa evcilik oyununu oynayamıyorum. En fazla 5 dk sonra başka saçma sapan bi oyun üretip onu oynamaya yönlendiriyorum. 

Hayatım böyle kısıtlamalarla dolu... Ama neyse ki bu arkadaşlıkların yada ilişkilerin süreleri pek uzun olmadığı için "kodladığım" şeylerde pek fazla değil.
Ama işte son olarak biten vede sürekli bahsettiğim insanımsı "hayvan" yüzünden hayatımın bir çok kısmı kodlandı.
Ben artık Eminönü'nde de çay içmeyi sevemiyorum.
Yada Taksim de karadut çayı içtiğimde dalıp gidiyorum öyle...
Çiçekli elbisemi giymek istemiyorum.
Gondola yanımda biri varken binmek istemiyorum... Onun yerini alır diye, onun gibi korkar diye. Yada hayali hep orada dursun diye... 
Bir erkeğin bana şiir okumasını istemiyorum artık. 
Sadece onunla bağlantılı olarak yaptığım ve yapacağım, vazgeçmeyeceğim 2-3 şey var hayatta...
Biri karanlık oda.(karanlık oda sayesinde tanıdım onu ama o yokken de severdim ben orayı)
Diğeri motor.(bu bi tutku. ondada aynı tutku var ama ilgilendirmiyor şuan)
Üçüncüsü de ikimizinde sevdiği şarap olan vişne şarabı...
Üçünden de vazgeçmeyeceğim.
Belkide takıntıdır ama üçünde de fikri benimle aynı olan birini seveceğim bi daha ki sefere...
Bide öğrendiğim bir şey var... Hayatında kalıp kalmayacağından emin olmadığın kişilerle fazla yere gitme ve fazla şeyler tatma yada yaşama...
Eğer karakter benim gibiyse sende de, sana yaşayacak fazla bir şey kalmaz. 

rouge
ayrıca nedendir bilmem aklıma bu tablo geldi


beyfendi.









Alıngan beyfendilerle bir masaya oturdum.
Bazılarını geçmişteki anılarımdan tanıyordum.
Bazılarını da gelecekte tanımayı umuyordum.
Hepsinin aralarında farklar vardı.
Ve hepsine de  ayrı ayrı bu farklar çekmişti beni.
Çünkü onlar farklıydılar.
Yuvarlak masa toplantısında bir şey fark ettim.
Farklıydılar ama hepsi aynı şeye sahipti.
Değişmez erkek ruhuna.

lanet olsun bea.!


rouge

16 Ekim 2010 Cumartesi

"an"

uzun zamandır uzanıp yatağıma düşünmemiştim.
gariptir.
yaptıklarım hakkında düşünmemiştim.
bi bakıma anı yaşamıştım.
sonra düşündüm.
ertesi gün yaptıklarım yine aynı şeylerdi.
meğerse "anı" yaşamamışım.
hayatın gerektirdiklerini yapmışım sadece.
yaşadığım günler benim anlarım değilmiş.
üzüldüm.

rouge

13 Ekim 2010 Çarşamba

bir damla gözlerimde

Çok geç oldu belkide düşündük taşındık
Bir çok şeyi birbirimizden sakındık
Bir şey eksik cümlede
Yüklemmi özlemmi sakladığın şey her neyse beni üzermi
Öyle çok şey varki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde
Belki yanlış yoldayız
Kaybolduk kaybolduk gizleyince kendimizde yorulduk
Her hatada telafi gerekli değilmi
Bizi durduran gurur mu kibir mi
Öyle çok şey varki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde

son günlerde arka arkaya dinlediğim şarkıdır kendisi...
bu şarkı yazılarımda o kadar sitem edip "dövmek" istediğim insana gelsin mümkünse.
eğer okuyorsan şarkıyı dinle yada dinleme fark etmez. ama bu kadar gururlu kişi davranışları altından gururumu ve ruhumu paramparça edip "güvenmemeyi" öğrettiğin için teşekkürlerimi sunuyorum.
hoş zaten pek güvenmem insanlara. nadirdir.
artık o nadirlikte yok senin sayende :)

rouge

4 Ekim 2010 Pazartesi

soru-(msuz)-(nlu)

insanlara ruhsal yada fiziksel olarak zarar veriyorum.
inanın bu kimsenin suçu değil. üstlerine alınmalarını bende istemiyorum.
aslında her şey benim sorumsuzluğumdan ibaret.
evet sanırım ben sorumsuzum, sorunluyum.

rouge

3 Ekim 2010 Pazar

far away....

Kirpiklerimde rimel
Ayaklarımda topuklu ayakkabı 
Üzerimde şık bir elbise
Boynumda hoş bir kolye var...
Birde elimde parıldayan "kibar" çantam.


Ben arabada "eğlenmeye" giderken bulunduğum hali birilerine anlatmak için can atıyorum.
Fakat herkesin kendi dert ve eğlenceleri olduğu için benimle pek fazla ilgilenmeyecekleri için sadece yazıyorum.
Söylemiyor, yazıyorum.
Bulunduğum durumun yapmacıklığından beni kurtaran tek şey Jay Jay Johanson ve Far Away...
Kim bilir belkide bulunduğum durum değil benimdir yapmacık olan...
bilemiyorum.Tek bildiğim bu dünya, bu hayat, bu kaos bana göre değil.


rouge