11 Haziran 2011 Cumartesi


“…
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
…”
"Manevra kabiliyeti yüksek aşklar yaşardık gecenin ıssızlığa bağdaş kurtuğu vakitlerde. Şarkılar asla telaşlanmazdı. Yılların beyaz gardırobunda mis kokan masumiyetimiz asılıydı. Akşamüstülerine kendi ellerimizle gömdüğümüz titrek dudaklarımız, çok eskiden beri sevdiğimiz şiirlerle yakınlaşırdı birbirine.”
ben yine boşladım buraları..
hoopp geri döndüm bileee

23 Nisan 2011 Cumartesi

olmaz

Gördüklerimden sonra
Ahh yaşamak var ya
Hiçbir zaman eskisi gibi olmaz

Gördüklerinden korkma
Ahh mutluluk var ya
Hiçbir zaman eskisi gibi olmaz

28 Şubat 2011 Pazartesi

karar değişikliği.
bende gidiyorum bu diyarlardan..
zaten tutan yoktu 
pamuk ipliği de çabuk kopar
rahat iş
ee hani hala uyanmadık mı rüyadan??
hala mı devam ediyo rüya içinde rüya..??
rollerini bırakmak isteyen mi var aranızda...
inanmak istemezsen bu dünyaya
ne diyebilirim ki teselliden başka

miğğğhh


27 Şubat 2011 Pazar





"eğer deliliğin seni yeteri kadar özgür kılamıyorsa hala akıllısın demektir..."

sar-hoş

Gerçeği bilemeyiz madem,ne yapsak boş ;
Ömür boyu şüphe içinde kalmak mı hoş?
Aklın varsa kadehi bırakma elden
Bu karanlıkta ha ayık olmuşsun, ha sarhoş.



(alıntı)

şerefsiz.

muamma

kaç bira içtiğini hatırlamıyodun o içten konuşmamızda..
yanında beş tane arkadaşın vardı
sen onlarla konuşmak yerine beni seçmiştin
derdin vardı
derdin benimle ilgiliydi
"derdin noldu" dedim
"muamma" dedin
"senin derdin noldu" dedin
"muamma" dedim
biliyoduk ki derdimiz birbirimizdik, muamma olan korkumuzdu, yüzleşemememizdi, birbirimizden emin olamamamızdı

çok konuştuk bunun üzerine 
sonunda "sana şapşal demek istiyorum" dedim
sense "koskoca bıyıklı çocuğa" diye kendini yüceltmiştin
bense "yok canım koskoca bıyıklı çocuğa değil, vapurda kokoloji yaptığım bıyıklı çocuğa" demiştim
gülümsedin 
"koko
peki" dedin..
bitti

bu konuşmanın ardından 7-8 ay geçti.
geçmiş özlenmek içinmiş.

rouge

26 Şubat 2011 Cumartesi

herşeyden çok

ve o geldi.
çaldı kapaımı...
onun gözleri ışıl ışıldı.
bense yeni uyanmıştım..
miskin, yorgundu bakışlarım..
nasıl desem bilemedim... şaşırdım.. evet haftalar sonra onu gördüğümde, yıllar sonra görmüşçesine çok şaşırdım.
uyku sersemi, bi ara rüya mı diye düşündüm.
o kadar sadece bi an sonra onu içeri davet ettim
geldi
ayakkabılarını çıkarmakla uğraşmadı.. direk "odamıza" geçti.
eski oda"mız".
onu takip ettim.
yatağın üzerine oturdu derin bi nefes aldı.
elim kapnın pervazındaydı.
kaydı, yaslandım ve çöktüm yere..
derin bir nefes aldım...
"nasılsın?" diye sordu, "iyi" diyebildim sadece, onca yıldan ve güzel bir  terk edilişten sonra sadece iyiydim çünkü.
kırgındım belki, belkide yalnızdım ama iyiydim...
gözlerimi kapadım.
"sen?" diye dudaklarımı aralarken bi kuvvet sardı beni.
açmak istemedim.. çünkü karşımdaki kişi, sendin biliyordum. korkuyordum. bende sana sarılırım diye korktum.
açtım gözlerimi ve sadece bir damla yaş vardı artık o tüm duygulardan, korkulardan geriye..
özür diledin... öptün ellerimi, yanaklarımı, beni çok sevdiğini söyledin, "her şeyden çok" sevdiğini..
ben ise sadece "iyi" diyebildim....
çünkü biliyordum ki alışkanlıklarından vazgeçmemek için söylediğin bi yalandı beni her şeyden çok sevdiğin.
ve sen eskisi gibi olsun diye, eskisi gibi sarıldın bana ve eskisi gibi ayakkabılarınla uzandın yatağa ve ben hala kapının pervazında... 

rouge

25 Şubat 2011 Cuma

cümleler

ben iğrenmem insanların geçmişinden
geleceklerinden iğrenirim
nedeni 
ben varken de hayatlarında
hataların en büyüklerini yapıyolarsa 
hiç bi işe yaramamıştır cümlelerim ...

rouge

23 Şubat 2011 Çarşamba

ölülerin arkasından mum yakmayı bırakalı çok oluyo

bıyıklı çocuğa..

22 Şubat 2011 Salı

rüyada

"çoğu gece rüyanda düştüğünü görürsün, genellikle düşüşünü tamamlamadan sarsılır ve uyanırsın, bazen uyanamaz ve yere çakılırsın, ama bazende uçmayı öğrenirsin ve yükselirsin.."


ne kadar güzel söylemiş biri...


bilmem ki kim söyledi...

20 Şubat 2011 Pazar

http://friendfeed.com/last-fm/6e34cc6e/diana-krall-temptation-bu-sabahn-sarks

kibar kibar, tatlı tatlı...

güzel şarkı...

rouge

zau

ay ışığında aksar kanar susar kıyafetler nehir kıyısında bekler zamanın duruşunu yontar sivri tırnaklarıyla tırmanır akheron yamaçlarına anlatır masallarını dokur dokunur uzatır fısıltılarıla dolu kadehini dudaklar şarkılara benzer toprağın esir alınmış taraflarında yaşar hamartiayı duyumsar besler işler düşler renkli limanın ışıklarını zihnine yapıştırır ve çeker gider lethe'nin silinmiş geleceğinin derinliklerine bir daha dönmemek üzere


ZAU


http://purefuckinzau.blogspot.com/

Jeff Buckley-Last Goodbye

rouge

19 Şubat 2011 Cumartesi

fotoğraf...

hani bi fotoğraf yırtmıştım ya gözünün önünde
artık onu sevmiyorum diye gayet rahattı içim falan
çünkü sen sadece o fotoğrafı biliyodun, inandın
ama aynı fotoğraftan bi tane daha olduğunu bilseydin, inanmazdın...

vapurdaydı bıyıklı çocuk hatırla...


rouge

içmek

Günlük hayatın sıkıntısından biraz silkeler insanı ,herşeyin aynı olmasından.
Kişiyi bedenin ve aklın dışına çıkarıp duvara yapıştırır. 
Sanırım içmek; ertesi sabah tekrar hayata dönülebilen ve her gün tekrarlanabilen bir intihar biçimidir. 

Charles Bukowski

düş

kafam ambele olmuş bakıyorum öyle anlamsız, donuk, soğuk bakışlarla dünyaya
hiç birşey yapmak istemiyor canım hiç bir şey...
hemde hiç bir şey...
sadece şu var aklımda
bıraksınlar beni yatağıma ve o kadar..
yanıma bir küllük, birde çakmak..
e tabi olmazsa olmaz bi kaç paket sigara...
dumandan gözlerim yaşarsın gözümden yaş gelsin düşüneyim...
işte aslında herşey bu kadar
düşünmek yada düşlemek beynimi yorsada, yinede ben düşünüyorum düşlüyorum..
seni onu beni...
zorlanıyorum
ve bu sefer üzülmek çok daha fazla koyuyor..
zorlanıyorum...

rouge

13 Şubat 2011 Pazar

zehir

"nasıl da ölümcül bir zehirsin sen, bir bilsen..." dedi
çevreme baktım tek yaşayan oydu.
beni tek sevmeyen oydu...
tek aşık olmayan...

onu da öldürmek istedim
ve şimdi içiyor zehrimi kana kana
o şimdi ölüme yakın, bana uzak...

rouge

TwoTicket


7 Şubat 2011 Pazartesi

çoktandır

çoktandır
yaşıyormuş gibi yapıyordum demek 
ben bu şehirde
çoktandır
iki yabancı gibi yaşıyorduk demek biz bu şehirde
ben de... ben de.. 
belki yaşar belki ölürüm
çoktandır
eriyorsa eğer silinirmiş meğer büyükte olsa aşk
çoktandır
kanıyormuş meğer çalışırdım inan farketseydim eğer
ben de... ben de..
belki yaşar belki ölürüm
süresi hiç belli olmaz yok ki zamanı
yarası zor geçer derler yok ki ilacı
insan bazen yaşar bazen de ölür

söz-müzik: teoman

2 Şubat 2011 Çarşamba

tek

Açtım penceremi!
ve şimdi döküyorum önündeki çiçekleri
içimdeki kötülükler çıkıyor dışarı.
ve bitti tüm yalanlar
tüm kaos, karmaşa
içimdekiler sokakta..
ve içimdekiler gitmeleri gereken yerde.
özgürüm
özgürsünüz
ve artık tek tabanca.

rouge

1 Şubat 2011 Salı

pencere önü çiçeği














kırılgandır, narindir, hassastır...
içindeki kötülüğü kapatır, gizler, saklar...
aslında bi çocuk vardır o evde dövülen, sövülen
ağlayan, üzülen..
ama kırılgandır, narindir, hassastır...
pencere önü çiçeği.
içerideki kötülüğü kapatır, gizler, saklar...
aslında herkesin yok mudur?
pencere önü çiceği.

içimizde fırtınalar kopsa, toprağını eşeleriz
gözümüzden yaş gelse, köküne su diye dökeriz...
önemli olan göstermemektir kendini, içini..
içimizdeki kötülüğü kapatır gizler, saklar...
pencere önü çiçeği...

rouge

D

 [P. Neruda]

"Ali ata bak."

Tam üç sene önce yazın çok safça sevdiğim biri vardı...
tam iki sene önce kışın çok ağladım çünkü çok safça sevmiştim...
tam bi buçuk sene önce ilkbaharda çok sevdiğim biri vardı...
tam bir sene önce ben "yine" çok ağladım çünkü birini çok sevmiştim...
tam üç ay önce biri girdi hayatıma ...
ve ben bugün tamda üç sene önce yazın "çok safça" olan sevgimi özledim.
Bi sene sonra ağlayacağımı bile bile...

O zaman çekilen fotoğraflara baktım bakışlarım bile değişmiş şimdi..
Belki klasik olacak ama yüzüm nasır tutmuş,
gözlerim yosun..

Şimdi yorgun ama çok güçlü bakıyorum ..
bakıyorum ve ben benim içimde başka birini görüyorum..
bedeni yorgun ama ruhu çok güçlü...
artık yara almaz, üzülmez..
çünkü o çok güçlü..

Ama inanır mısınız
bazen "Ali ata bak"ı zor okumayı bile özlüyorum...
(farkındayım fotoğraf biraz alakasız ama nedense çok sevdim ondan koydum. bende çekmedim)
rouge...

31 Ocak 2011 Pazartesi

hiç iyi değil

ben yine kendime üzülmeye başladım.
bu hiç iyi değil geçmişten biliyorum.

rouge

30 Ocak 2011 Pazar

Grizzly Bear

Grizzly Bear-Ready, Able

rouge

günün sonu

ve rouge uyumaya karar verir.
gecenin son yazısı her ne kadar yeni günün ilk saatleri olsa da..
daha 10 saat önce (yaklaşık olarak) depresyonda ki ben depresyondan çıktım...
demek ki benim arkadaşlarımla uzuuun uzun laflamam gerekiyormuş bunu anladım.
bide bu neşeli anımda dinlediğim garip müziğide paylaşayım (radyo programı gibi oldu)
neyse efedim buyrunuz "enteresan şarkı"

şarkı dediğime bakmayın, söz beklemeyin

deliriyorum sanırım


<--- rouge

depresy-on

iyice depresyon moduna geçtim...
hoş her insan için farklıdır ama olsun.
ben için
bloga sürekli yazma isteği
jay jay johanson
çikolata
süt
üzerine oturduğum yeşil minder
sırtıma aldığım battaniyem
içtiğim sigaram
yanımda duran kar kürem
ve
arada teramisin (terramycin) sürdüğüm dövmemdir.

bide fazla konuşmak istemediğim sevgilimide unutmayalım.

ayrıca yarın n'olucak biliyor musun???
dedem öleli bir sene olmuş olacak.
zaman çabuk geçiyor.

(bu arada biri bana kar küresi alabilir mi? kocaman ama. şuan ki çok ufak. karıda çok az.)

rouge

29 Ocak 2011 Cumartesi

psikolojik

Aslında çok uykum var ama psikolojik biliyorum.
bide geçmişimi özlüyorum belli belirsiz ilişkilerimi.
o zaman yara alma olasılığım hep var diye kendimi korurdum kendi içimde..
ama şimdi oda yok...
Özlüyorum
"Bıyıklı Çocuk"u
yada
"Nekrofil Ruh"u..

içimde işler karıştı.

rouge

Paradise Circus

anısı var.

Massive Attack - Paradise Circus

rouge

but i'm alone again...


Ve bir gecede insan hayatı nasıl değişir?
Eğer en yakın arkadaşınız ve kız kardeşiniz size sevdiğiniz adam hakkında gerçek diye düşündükleri, ihtimalleri söylerse onlar kendi hayatına devam eder sizde kafanız karışmış halde oturur "jay jay johanson" dinlersiniz..
Çünkü narindir romantiktir ve yalnızdır. "bkz: Jay Jay Johanson-Alone Again"

Ne kadar acı ve kötü, güvendiğin insanlar sana bir şeyler söylediğinde inanmak istemezsin ama karşı taraf "1-0" öndedir zaten senin elinde bir şey yoktur. En azından benim elimde hiç bir şey yok.
Aslında söyledikleri şeyler (aldatır, oyun yapıyor, aslında sevmiyor.. vb.) pekte inanılacak şeyler değil. ama işte bi kere laf ağızdan çıktımı insanın beynin deki kırk tane tikli dolaşmaya başlıyor...

Eğer bi kızsan ve yolun başındaysan güvenmek çok zor oluyor...
-ki malum geçmişteki yüzüstü bırakılmaları da koyarsak kekin içine, zor oluyor.. zor...

rouge


28 Ocak 2011 Cuma

believe in me

you believe in me.
 i believe in you.
 how come that you don't 
believe in us ?


rouge

26 Ocak 2011 Çarşamba

uykusu olanlar var.


yanında uyumak istiyorum
yanına uzanmak
yanında olmak
yanımda ol

rouge

24 Ocak 2011 Pazartesi

bang-bang-bang!

yakınındakine silahı doğrultmak çok kolay önemli olan uzaktakini vurabilmek.. tabi vurmak istiyorsan..

rouge

anı

fark ettim ki unuttuğum anılar var.. dünden kalan, bugün olan ve yarın olacak .. anıların içinde boğuşurken aklına şu gelir "haksızlık yaptığınız kişiler var"dır hayatınızda.. bazılarına bilinçli olarak yaparken bunu bazılarına istemeden yaparsınız  ve üzülürsünüz.. enteresandır ben bilinçsiz olarak yaptığım "haksızlık" a üzülürken buldum kendimi.. en son hatırladığım bi kaç göz yaşı bu kadar...

rouge

değer

bazen hayatında ki herşeyin değersiz olduğunu düşünürsün...
bazende hayatındaki herşey çok değerlidir senin için..
öenmli olan yada olmayan bilemiyorum aradaki çizgi aslında
"değer" neye göre kime göre?
bunun ölçüm aracı ne...?
kafam da garip garip "değer" le ilgili bir sürü soru var... ve içinden çıkılmaz bi hal aldıktan sonra çıkabildiğim kadarını yazmak istedim sadece...
kelimelerin arkadaşlığıyla.. birlikteliğiyle oluşan değerler ne kadar doğrudur bilinmez..
kelimeler doğruda söyler yalanın kapılarınıda açar...
"değer" neye göre kime göre??

sanırım kafayı yemekteyim...
daha duygusal şeylerde yazıcam.

rouge

10 Ocak 2011 Pazartesi

mutluluk

mutsuz günlerimin haftalarımın ve aylarımın sonunda çok mutlu olmak.

bazen mutluluk haydarpaşa daki bi veda öpücüğünde gizli olabiliyor...

9 Ocak 2011 Pazar

nefreti güzel yaşamak



"...ama olmuyosa duygularım ne kadar yoğunsa aynı yoğunlukta kendini nefrete bırakabilir. zaten aşkla nefret baya benziyor birbirlerine yoğunluk olarak..." dedi yanakları kızarmış bana yoğun, duygulu gözleriyle bakarken. " ya siyah ya beyaz
ben ikisini de güzel yaşarım" dedi. şimdi elleri ellerimdeydi....

rouge

7 Ocak 2011 Cuma

07.01.2011

gözlerim kıpkırmızı kançanağı uykum var. herşey normal. hatta iyi bile olabilir belki.