28 Şubat 2011 Pazartesi

karar değişikliği.
bende gidiyorum bu diyarlardan..
zaten tutan yoktu 
pamuk ipliği de çabuk kopar
rahat iş
ee hani hala uyanmadık mı rüyadan??
hala mı devam ediyo rüya içinde rüya..??
rollerini bırakmak isteyen mi var aranızda...
inanmak istemezsen bu dünyaya
ne diyebilirim ki teselliden başka

miğğğhh


27 Şubat 2011 Pazar





"eğer deliliğin seni yeteri kadar özgür kılamıyorsa hala akıllısın demektir..."

sar-hoş

Gerçeği bilemeyiz madem,ne yapsak boş ;
Ömür boyu şüphe içinde kalmak mı hoş?
Aklın varsa kadehi bırakma elden
Bu karanlıkta ha ayık olmuşsun, ha sarhoş.



(alıntı)

şerefsiz.

muamma

kaç bira içtiğini hatırlamıyodun o içten konuşmamızda..
yanında beş tane arkadaşın vardı
sen onlarla konuşmak yerine beni seçmiştin
derdin vardı
derdin benimle ilgiliydi
"derdin noldu" dedim
"muamma" dedin
"senin derdin noldu" dedin
"muamma" dedim
biliyoduk ki derdimiz birbirimizdik, muamma olan korkumuzdu, yüzleşemememizdi, birbirimizden emin olamamamızdı

çok konuştuk bunun üzerine 
sonunda "sana şapşal demek istiyorum" dedim
sense "koskoca bıyıklı çocuğa" diye kendini yüceltmiştin
bense "yok canım koskoca bıyıklı çocuğa değil, vapurda kokoloji yaptığım bıyıklı çocuğa" demiştim
gülümsedin 
"koko
peki" dedin..
bitti

bu konuşmanın ardından 7-8 ay geçti.
geçmiş özlenmek içinmiş.

rouge

26 Şubat 2011 Cumartesi

herşeyden çok

ve o geldi.
çaldı kapaımı...
onun gözleri ışıl ışıldı.
bense yeni uyanmıştım..
miskin, yorgundu bakışlarım..
nasıl desem bilemedim... şaşırdım.. evet haftalar sonra onu gördüğümde, yıllar sonra görmüşçesine çok şaşırdım.
uyku sersemi, bi ara rüya mı diye düşündüm.
o kadar sadece bi an sonra onu içeri davet ettim
geldi
ayakkabılarını çıkarmakla uğraşmadı.. direk "odamıza" geçti.
eski oda"mız".
onu takip ettim.
yatağın üzerine oturdu derin bi nefes aldı.
elim kapnın pervazındaydı.
kaydı, yaslandım ve çöktüm yere..
derin bir nefes aldım...
"nasılsın?" diye sordu, "iyi" diyebildim sadece, onca yıldan ve güzel bir  terk edilişten sonra sadece iyiydim çünkü.
kırgındım belki, belkide yalnızdım ama iyiydim...
gözlerimi kapadım.
"sen?" diye dudaklarımı aralarken bi kuvvet sardı beni.
açmak istemedim.. çünkü karşımdaki kişi, sendin biliyordum. korkuyordum. bende sana sarılırım diye korktum.
açtım gözlerimi ve sadece bir damla yaş vardı artık o tüm duygulardan, korkulardan geriye..
özür diledin... öptün ellerimi, yanaklarımı, beni çok sevdiğini söyledin, "her şeyden çok" sevdiğini..
ben ise sadece "iyi" diyebildim....
çünkü biliyordum ki alışkanlıklarından vazgeçmemek için söylediğin bi yalandı beni her şeyden çok sevdiğin.
ve sen eskisi gibi olsun diye, eskisi gibi sarıldın bana ve eskisi gibi ayakkabılarınla uzandın yatağa ve ben hala kapının pervazında... 

rouge

25 Şubat 2011 Cuma

cümleler

ben iğrenmem insanların geçmişinden
geleceklerinden iğrenirim
nedeni 
ben varken de hayatlarında
hataların en büyüklerini yapıyolarsa 
hiç bi işe yaramamıştır cümlelerim ...

rouge

23 Şubat 2011 Çarşamba

ölülerin arkasından mum yakmayı bırakalı çok oluyo

bıyıklı çocuğa..

22 Şubat 2011 Salı

rüyada

"çoğu gece rüyanda düştüğünü görürsün, genellikle düşüşünü tamamlamadan sarsılır ve uyanırsın, bazen uyanamaz ve yere çakılırsın, ama bazende uçmayı öğrenirsin ve yükselirsin.."


ne kadar güzel söylemiş biri...


bilmem ki kim söyledi...

20 Şubat 2011 Pazar

http://friendfeed.com/last-fm/6e34cc6e/diana-krall-temptation-bu-sabahn-sarks

kibar kibar, tatlı tatlı...

güzel şarkı...

rouge

zau

ay ışığında aksar kanar susar kıyafetler nehir kıyısında bekler zamanın duruşunu yontar sivri tırnaklarıyla tırmanır akheron yamaçlarına anlatır masallarını dokur dokunur uzatır fısıltılarıla dolu kadehini dudaklar şarkılara benzer toprağın esir alınmış taraflarında yaşar hamartiayı duyumsar besler işler düşler renkli limanın ışıklarını zihnine yapıştırır ve çeker gider lethe'nin silinmiş geleceğinin derinliklerine bir daha dönmemek üzere


ZAU


http://purefuckinzau.blogspot.com/

Jeff Buckley-Last Goodbye

rouge

19 Şubat 2011 Cumartesi

fotoğraf...

hani bi fotoğraf yırtmıştım ya gözünün önünde
artık onu sevmiyorum diye gayet rahattı içim falan
çünkü sen sadece o fotoğrafı biliyodun, inandın
ama aynı fotoğraftan bi tane daha olduğunu bilseydin, inanmazdın...

vapurdaydı bıyıklı çocuk hatırla...


rouge

içmek

Günlük hayatın sıkıntısından biraz silkeler insanı ,herşeyin aynı olmasından.
Kişiyi bedenin ve aklın dışına çıkarıp duvara yapıştırır. 
Sanırım içmek; ertesi sabah tekrar hayata dönülebilen ve her gün tekrarlanabilen bir intihar biçimidir. 

Charles Bukowski

düş

kafam ambele olmuş bakıyorum öyle anlamsız, donuk, soğuk bakışlarla dünyaya
hiç birşey yapmak istemiyor canım hiç bir şey...
hemde hiç bir şey...
sadece şu var aklımda
bıraksınlar beni yatağıma ve o kadar..
yanıma bir küllük, birde çakmak..
e tabi olmazsa olmaz bi kaç paket sigara...
dumandan gözlerim yaşarsın gözümden yaş gelsin düşüneyim...
işte aslında herşey bu kadar
düşünmek yada düşlemek beynimi yorsada, yinede ben düşünüyorum düşlüyorum..
seni onu beni...
zorlanıyorum
ve bu sefer üzülmek çok daha fazla koyuyor..
zorlanıyorum...

rouge

13 Şubat 2011 Pazar

zehir

"nasıl da ölümcül bir zehirsin sen, bir bilsen..." dedi
çevreme baktım tek yaşayan oydu.
beni tek sevmeyen oydu...
tek aşık olmayan...

onu da öldürmek istedim
ve şimdi içiyor zehrimi kana kana
o şimdi ölüme yakın, bana uzak...

rouge

TwoTicket


7 Şubat 2011 Pazartesi

çoktandır

çoktandır
yaşıyormuş gibi yapıyordum demek 
ben bu şehirde
çoktandır
iki yabancı gibi yaşıyorduk demek biz bu şehirde
ben de... ben de.. 
belki yaşar belki ölürüm
çoktandır
eriyorsa eğer silinirmiş meğer büyükte olsa aşk
çoktandır
kanıyormuş meğer çalışırdım inan farketseydim eğer
ben de... ben de..
belki yaşar belki ölürüm
süresi hiç belli olmaz yok ki zamanı
yarası zor geçer derler yok ki ilacı
insan bazen yaşar bazen de ölür

söz-müzik: teoman

2 Şubat 2011 Çarşamba

tek

Açtım penceremi!
ve şimdi döküyorum önündeki çiçekleri
içimdeki kötülükler çıkıyor dışarı.
ve bitti tüm yalanlar
tüm kaos, karmaşa
içimdekiler sokakta..
ve içimdekiler gitmeleri gereken yerde.
özgürüm
özgürsünüz
ve artık tek tabanca.

rouge

1 Şubat 2011 Salı

pencere önü çiçeği














kırılgandır, narindir, hassastır...
içindeki kötülüğü kapatır, gizler, saklar...
aslında bi çocuk vardır o evde dövülen, sövülen
ağlayan, üzülen..
ama kırılgandır, narindir, hassastır...
pencere önü çiçeği.
içerideki kötülüğü kapatır, gizler, saklar...
aslında herkesin yok mudur?
pencere önü çiceği.

içimizde fırtınalar kopsa, toprağını eşeleriz
gözümüzden yaş gelse, köküne su diye dökeriz...
önemli olan göstermemektir kendini, içini..
içimizdeki kötülüğü kapatır gizler, saklar...
pencere önü çiçeği...

rouge

D

 [P. Neruda]

"Ali ata bak."

Tam üç sene önce yazın çok safça sevdiğim biri vardı...
tam iki sene önce kışın çok ağladım çünkü çok safça sevmiştim...
tam bi buçuk sene önce ilkbaharda çok sevdiğim biri vardı...
tam bir sene önce ben "yine" çok ağladım çünkü birini çok sevmiştim...
tam üç ay önce biri girdi hayatıma ...
ve ben bugün tamda üç sene önce yazın "çok safça" olan sevgimi özledim.
Bi sene sonra ağlayacağımı bile bile...

O zaman çekilen fotoğraflara baktım bakışlarım bile değişmiş şimdi..
Belki klasik olacak ama yüzüm nasır tutmuş,
gözlerim yosun..

Şimdi yorgun ama çok güçlü bakıyorum ..
bakıyorum ve ben benim içimde başka birini görüyorum..
bedeni yorgun ama ruhu çok güçlü...
artık yara almaz, üzülmez..
çünkü o çok güçlü..

Ama inanır mısınız
bazen "Ali ata bak"ı zor okumayı bile özlüyorum...
(farkındayım fotoğraf biraz alakasız ama nedense çok sevdim ondan koydum. bende çekmedim)
rouge...