23 Ekim 2010 Cumartesi

"kodlanmış" anılar

Her insan için bir şeyi yada bir şeyleri kodluyorum kendi beynimde.
Bu iyi mi yoksa kötü mü ben de bilmiyorum.
Mesela geçmişte pekte iyi olaylar yaşamadığım bi insan mfö ile kodlanmıştı. Bide metal müzik (ne alaka ama ikisi) Her neyse bunun içindir ki ne mfö nün belirli şarkılarını dinleyebiliyorum nede müzik kanalında çıkan metal müzikleri (hoş fazla sevmezdim zaten.)
Çocukken çok iyi günler geçirdiğim ama şuan küs olduğum çocukluk arkadaşımla çok fazla evcilik oynadığım içindir ki; Kuzenimi oyalamak için bile olsa evcilik oyununu oynayamıyorum. En fazla 5 dk sonra başka saçma sapan bi oyun üretip onu oynamaya yönlendiriyorum. 

Hayatım böyle kısıtlamalarla dolu... Ama neyse ki bu arkadaşlıkların yada ilişkilerin süreleri pek uzun olmadığı için "kodladığım" şeylerde pek fazla değil.
Ama işte son olarak biten vede sürekli bahsettiğim insanımsı "hayvan" yüzünden hayatımın bir çok kısmı kodlandı.
Ben artık Eminönü'nde de çay içmeyi sevemiyorum.
Yada Taksim de karadut çayı içtiğimde dalıp gidiyorum öyle...
Çiçekli elbisemi giymek istemiyorum.
Gondola yanımda biri varken binmek istemiyorum... Onun yerini alır diye, onun gibi korkar diye. Yada hayali hep orada dursun diye... 
Bir erkeğin bana şiir okumasını istemiyorum artık. 
Sadece onunla bağlantılı olarak yaptığım ve yapacağım, vazgeçmeyeceğim 2-3 şey var hayatta...
Biri karanlık oda.(karanlık oda sayesinde tanıdım onu ama o yokken de severdim ben orayı)
Diğeri motor.(bu bi tutku. ondada aynı tutku var ama ilgilendirmiyor şuan)
Üçüncüsü de ikimizinde sevdiği şarap olan vişne şarabı...
Üçünden de vazgeçmeyeceğim.
Belkide takıntıdır ama üçünde de fikri benimle aynı olan birini seveceğim bi daha ki sefere...
Bide öğrendiğim bir şey var... Hayatında kalıp kalmayacağından emin olmadığın kişilerle fazla yere gitme ve fazla şeyler tatma yada yaşama...
Eğer karakter benim gibiyse sende de, sana yaşayacak fazla bir şey kalmaz. 

rouge
ayrıca nedendir bilmem aklıma bu tablo geldi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder